“`html
Türkiye İşçi Partisi (TİP) Genel Başkanı Erkan Baş, Adalet Bakanı Yılmaz Tunç’un 10. Yargı Paketi hakkında yaptığı açıklamaları eleştirdi. Baş, “Yılmaz Tunç’a çağrıda bulunmak istiyorum. Mahkum sayısının ve suç oranlarının arttığını gizlemek için istatistikleri çarpıtabilirsiniz; fakat açıklanan bu paketlerin hiçbiri sorunu çözmeyecek” ifadelerini kullandı.
Baş, partisinin İstanbul İl Başkanlığı’nda düzenlediği basın toplantısında 10. Yargı Paketi hakkında görüşlerini aktardı.
“Yargıda devrim diyerek sundukları paketlerle her seferinde yargıya olan güven biraz daha azalıyor.” diyen Baş, Türkiye tarihinin en adaletsiz hükümet dönemlerinin yaşandığını belirtti.
“İktidarın tüm muhalefeti polis, adliye ve cezaevi aracılığıyla sindirme çabalarını her gün yeniden yaşıyoruz,” şeklinde konuşan Baş, şöyle devam etti:
“Bu ülke her sabah yeni bir hukuksuzluğa uyanırken, adaletin yerini kaos almışken, tüm bunların sorumlarından biri olan Yılmaz Tunç, yeni yargı paketi için son hazırlıkların yapıldığını ve Meclis’e sunulacağını ifade ediyor. Bakın, ’10. yargıda reform ve devrim’ dedikleri paketlerin her birinden sonra yargıya olan güvenin daha da azalması, iktidarın yargıyı bir araç haline getirmesine yönelik attıkları adımlar giderek artıyor; ancak buna rağmen çeşitli paketler açıklayıp umut dağıtmaya devam ediyorlar.”
“YARGIDA DEVRİME VE REFORMLARA GEREK YOK, MEVCUT YASALARIN ANAYASA’YA UYGULANMASI YETERLİDİR.”
“Yılmaz Tunç’a bir kez daha sesleniyorum. Mahkum sayısı ve suç oranları artarken gerçeği saklamak için istatistiklerle oynamak yerine mevcut yasaların ve Anayasa’nın ihmal edilmediği bir sistemi inşa etmek daha faydalı olacaktır. Anayasa Mahkemesi kararlarına rağmen cezaevinde tutulan milletvekilimiz Can Atalay’ın tahliyesi için, devrim veya reform gerekmiyor; yalnızca yasaların uygulanması yeterlidir. Ekrem İmamoğlu ve diğer siyasi liderlerin özgür bırakılması için devrimsel değişikliklere ihtiyaç yoktur.
Mevcut yasaların uygulanması bile yeterli iken, hakimlerin mevcut Ceza Muhakemesi Kanunu’na riayet etmediği, Hitler dönemindeki yargıçlar gibi davrandıkları bir durumdayız. O dönem, hakimlerin karar verirken tek bir ölçütü vardı; ‘Führer yerim de olsaydı ne yapardı?’ şeklindeki soruya yanıt arıyorlardı. Türkiye’deki yeni yargı sistemi de benzer bir tablo sergiliyor. Şafak baskınlarıyla adalet katledilirken, başka taraftan yeni paketler sunuluyor. Hiç şüphe yok ki bu baskılar bir gün sona erecektir; çünkü mutlaka güneş yeniden doğacaktır.”
“İÇİNDE BULUNDUĞUMUZ DURUMLAR 1 MAYIS’A ÖZEL ANLAMLAR KAZANDIRDI.”
Baş, yaklaşan 1 Mayıs kutlamalarının son yılların en büyük etkinlikleri olacağını belirterek, partisinin 64 farklı noktada kutlamalara katılacağını duyurdu.
“Mevcut koşullar 1 Mayıs’a yeni anlamlar eklemeyi kaçınılmaz hale getiriyor,” diyen Baş, bu topraklarda 1 Mayıs’ın yüz yılı aşkın bir geçmişi olduğunu vurguladı.
Baş, şunları söyledi:
“Yüzyıllardır iktidarlar, işçi sınıfının ve emekçilerin sesi olmasını engellemek, gücünü tanımalarını önlemek için her türlü baskıyı uyguluyor. Ama biz bu tarihi mirasa sahip çıkıyor ve bu ülkenin geleceği için işçi sınıfının kararlılığını ortaya koymaya çalışıyoruz. Bu yıl 1 Mayıs’ı, diktatörlük girişimlerine karşı direniş göstermiş yurttaşlar olarak, o mücadelenin en önemli unsuru olan işçi sınıfının sesi olmasını sağlamak için coşkuyla kutlayacağız. Ekmeğimiz küçülürken, çalışma saatlerimiz uzatılırken demokrasi mücadelesini sürdürmek adına 1 Mayıs’ta alanlarda olacağız.”
Baş, Türkiye’nin bu önemli hesaplaşma döneminde, ülkedeki zenginler dışında kalan yüzde 99’un yok sayıldığı bir ortamda, 1 Mayıs kutlamalarının güçlü bir şekilde yapılmasının önemini vurguladı ve herkesi etkinliğe davet etti.
“SENDİKACILARIN GÖZALTINA ALINMASINI KINIYORUZ.”
1 Mayıs’ın Taksim’de kutlanmasının hak olduğunu kaydeden Baş, “Bu hak yalnızca Anayasa Mahkemesi kararları ile ilgili değildir; aynı zamanda Türkiye işçi sınıfının mücadelesinin bir sonucudur. Tam bu noktada, 1 Mayıs için Taksim’e çağrı yapan sendikacıların gözaltına alınmasını şiddetle kınıyoruz. Bir hakkın kullanılmasını suç olarak gören bir zihniyeti kabul edemeyiz. Fiilen çalışanların yanı sıra, bu iktidar yüzünden işsiz kalan gençlerin, açlığa ve yokluğa mahkum edilen emeklilerin, kadınların ve emeğiyle onurlu bir yaşam sürenlerin bir araya gelmesi için 1 Mayıs genelinde birlik olmaya çağırıyoruz. Türkiye İşçi Partisi’nin bu yılki ana sloganı ‘Bağımsızlık, demokrasi, sosyalizm’dir.”
“ERDOĞAN’IN TRUMP VE NETANYAHU’YA DESTEK OLDUĞU GERÇEĞİ.”
İsrail’e gönderilen yardımlara hükümetin destek verdiğini vurgulayan Baş, konuşmasını şu sözlerle sonlandırdı:
“Filistin konusunda Avrupa’da bir protesto olduğunda bu durumu abartıyorlar. Ancak Filistin bombalanırken ticaretlerine devam eden bir rejimle karşı karşıyayız ve bu protestolarına karşı çıkanların gözaltına alınmasını sevinçle karşılıyorlar. Gazze’de gerçekten bir zulüm var; ancak bu zulmün devam etmesi için Türkiye’deki iktidarın destek verdiği de bir gerçektir.
Filistinli insanların maruz kaldığı zulüm üzerine Trump’a ve Netanyahu’ya destek olan Erdoğan gerçeğiyle yüzleşiyoruz. İsrail’e savaş uçağı parçaları taşıyan Maersk gemisi Mersin Limanı’na yanaşıyor. Filistin dostları bu durumu engellemeye ve iktidarın ikiyüzlülüğünü ortaya koymaya çalışıyor; fakat iktidar, geminin limana girmesini engellemiyor, aksine, protesto edenlerin üzerine güvenlik güçlerini gönderiyor. İktidar medyası da bu durumu haber yapmaktan bile imtina ediyor. Erdoğan, İsrail ile işbirliği yapan bir Türkiye’yi tercih ediyor.”
“`